Her kadın içinde bir ya da birkaç tanrıça arketipi barındırdığı gibi zaman içerisinde bunlar arasında da gidip gelebilir. İlk defa psikolojide C.G. Jung tarafından ifade edilen “arketip” tanım olarak kollektif bilinçaltında barındırılan içgüdüsel rolleri/paternleri anlatır. Adı üzerinde kollektif yani bireysel olmayan, evrensel paternler; hemen her yerde ve her kişide rastlanılan davranışsal içerik ve biçim modelleri.
Bu arketip ifadelerini özellikle mitlerde, peri masallarında görebiliriz. Farklı kültürlerdeki pekçok mitolojik hikayelerde aynı veya benzer arketip modellerine rastlayabiliriz. Önceden var olan bu paternler sayesinde davranışlarımız, başkalarına verdiğimiz tepkiler açıklanabilir. Annelik, eş olmak, sevgili olmak, kız kardeş ya da rakip olmak, hırslı savaşçı olmak, başarıya odaklı olmak, ruha- iç dünyaya yönelmek ve bunun gibi kadınsal duygular kendilerine uyan tanrıça modelleriyle ifade edilebilirler.
Tanrı ve Tanrıçalardan bahsedildiğinde çoğumuzun aklına Yunan mitolojisi ve Olympos dağı gelir. Çünkü buradaki tanrılar ve tanrıçalar, tavır ve davranışları, duygusal reaksiyonları ve görünüşleri itibarıyla insan yapısına uygun arketip modellerdir.
Bu dağda yaşamış en meşhur 12 Olymposlunun altısı tanrı, altısı da tanrıçadır. Tanrılar Zeus, Poseidon, Hades, Apollo, Ares ve Hephaestus; tanrıçalar da Hestia, Demeter, Hera, Artemis, Athena ve Aphrodite’dir. Arketip modelleri incelerken bu altı tanrıçaya Demeter’in kızı Persephone’u da ilave ederek 7 tanrıça yapıyoruz.
Yedi tanrıça bilinç durumları, aldıkları roller/görevler, motivasyon faktörleri, başkalarına karşı tavırları, bağlılık/ bağımlılık durumları ve ilişkilerine verdikleri öneme göre üç kategoriye ayrılıyor. Bütün kategoriler bir şekilde kadın hayatında ifade buluyor- aşkta, işte, duygusallıkta ya da yaratıcılıkta.
Bakire Tanrıçalar:
Artemis (Yunanlılarca Diana), avcılığın ve ay’ın tanrıçası. Vahşi hayatın sembolü. Hedefini şaşmayan okçu, gençliğin koruyucusu.
Athena (Yunanlılarca Minerva), bilgeliğin ve el işçiliğinin tanrıçası. Adını aldığı Atina’nın hamisi ve pekçok diğer kahramanın koruyucusu. Giydiği savaş zırhıyla ve savaşlarda gösterdiği yüksek strateji dehasıyla biliniyor.
Hestia (Yunanlılarca Vesta), kalplerin tanrıçası. Olympialılar içinde en az bilineni. Kalpte varolan ateş gibi evlerde ve tapınaklarda yer buluyor.
Bu tanrıçalar bağımsız, kendilerine yeten kadın kimliğini yansıtıyorlar. Aşka açık değiller, duygusal bağımlılık yaşamıyorlar. Kendi görevlerine konsantre olmuşlar. Kurban değiller, acı çekmiyorlar. Arketip olarak kadınlarda bağımsızlığı, özgürlüğü, kişisel değerlerin önceliğini vurguluyorlar. Hepsi hedef odaklı. Kadında kendine yetmeyi ve kabiliyeti vurguluyorlar.
Artemis ve Athena daha hedef odaklı, mantıkla hareket ederken Hestia, daha içe dönük, kadında ruhani arayışı modelliyor.
Kırılgan Tanrıçalar:
Hera (Yunanlılarca Juno), evlilik tanrıçası ve Zeus’un karısı.
Demeter (Yunanlılarca Ceres), ürün/hasat tanrıçası. Özellikle “anne” rolü ön planda.
Persephone (Yunanlılarca Kore), Demeter’in kızı, bekareti temsil ediyor.
Bu grup tanrıçalar geleneksel eş, anne ve kızı simgeleyerek ilişkileri ifade etmektedir. Kadında bağlanmayı ve soyun devamını anlatırlar. Başkalarına bağlı ve kırılgandırlar. Bu tanrıçalar, tanrılar tarafından tecavüze uğramış, kaçırılmış, hükmedilmiş, ya da küçük düşürülmüştür. Her biri kendi rolü içinde zarar görüp utandırıldığından acı çekmiş, psikolojik pekçok rahatsızlığın semptomlarını göstermiş ve başlangıcı yaşamıştır. Bu sıkıntılarla evrilmişler, kayıplara karşı tavırlarını koymuşlar, acı çekmelerine rağmen hayatlarına devam etme becerisini göstermişlerdir.
Dönüşümcü Tanrıça:
Aphrodite (Yunanlılarca Venus), aşkın ve güzelliğin tanrıçası. Tek başına dönüşümü ifade ediyor; en güzel ve karşı konulmaz olanı. Aşk, güzellik, sex, erotizm, şehvet ve yeni hayatı temsil ediyor. İstedikleriyle beraber olur, kurban rolünde değildir. Bakire tanrıçalar gibi özgürlüğüne düşkün, ancak Aphrodite ilişkiye giriyor. Bu arketip tanrıça kadında ilişkilerdeki arzuyu ifade eder. Beraberlikte devamlılıktan ziyade yaratıcılığı ve değişimlere açık olmayı modeller.
Yunan tanrıçalar insan zihninde kadın figürünü yaklaşık 3000 yıldır modellemekteler. Hepsi birbirinden farklı, kendine özgü, hem pozitif hem de negatif özellikler taşımakta. Her biri taşıdığı mitle örülmüş, tasvir ettikleri kadın modeller için metafor oluşturmuştur. Kadın yapısının çok yönlülüğünü, farklı duygularda hızla akıp gitmesini, çeşitliliğini ifade ederler. Potansiyel olarak her kadın her tanrıçayı içinde barındırır. Bulunduğu vücutta baskın olmak isteyen tanrıçalara karşı kadın, karakter özelliğine göre tanrıçasının rol almasına izin verir.
Yunan tanrıçalar da bizim gibi ataerkil bir toplulukta var olmuştur. Erkek tanrılar dünyayı, okyanusları ve yeraltını yönetmişler, kadın tanrıçalar bir şekilde onlara adapte olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. İlişkilerine özen gösteren kadın tanrıçalar erkek tanrılarla karşılaştırıldığında daha kırılgan ve zayıf kalmışlardır. Erkek tanrılar, tanrıçaları bastırmış, isteklerini geri çevirmiş ya da güç uygulamışlardır. Böylece tanrıçalar ataerkil kültürde hayatlarını sürdürmek için kendi arketip modellerini yaratmışlardır.
Jean Shinoda Bolen,MD “Goddesses in Everywoman” kitabından alınmıştır.
Sevgilerimle,
Ipek Yılmaz